Minimalizm Nedir? Sadeleşerek Mutlu Olmak
Daha önce de minimalizm ile ilgili bir yazı paylaşmıştım ancak içerik yeterince doyurucu değildi. Eğer kısaca bilgi istiyorsanız 10 Adımda Nasıl Minimalist Olunur? Adlı yazımı okuyabilirsiniz. Daha eğlenceli ve kısacık bir yazıdır.
Tüketim toplumunda yaşıyoruz. Peki nedir bu tüketim toplumu? Üretmiyoruz arkadaşlar. Ülkede üretim çok az ancak ithal ürünlerle ve sürekli bir alma içgüdüsüyle hareket ediyoruz.
Hepimizin içinde bir boşluk var. Sanki hayatın anlamını kaybetmiş gibi hissediyorsunuz dimi? Sanki bir noktada ipin ucunu kaçırdık, geri dönüş yolunu bulmaya çalışıyoruz. Kaybolduk.
Binaların, eşyaların insan kalabalığının içinde adeta kaybolduk. İsteklerimizin ucu bucağı yok ve isteklerimize ulaşsak bile yetinmiyor, hep daha fazlasını istiyoruz.
Bu çantayı da alırsam mutlu olurum, burnumu yaptırırsam çok daha güzel görünürüm, daha güzel görünürsem belki hoşlandığım çocuk da benden hoşlanır... Vesaire vesaire.
Öncelikle bilmek gerekir ki, sevgi para ile satın alınamaz. TLC'de yayınlanan 300 kiloluk insanlarla ilgili bir belgesel var, izlemişsinizdir. Gerçekten aşırı kilolarına ve kendilerine dahi bakamamalarına rağmen hepsinin mutlaka bir destekçisi var. Bazıları evli, sevgilisi var ve biz 50 kilo olmadan sevilmeyi hak etmeyeceğimizi düşünüyoruz hala.
Dünyanın bir yerinde sizi sevecek biri mutlaka var✌ Nasıl göründüğünüzle ilgilenmeyen, inişli çıkışlı ruh halinizle, olduğunuz gibi, pijamalarınızla, sabah ilk uyandığınız halinizle sizi sevecek biri var. Belki onunla zaten tanıştınız ama bir şans vermeyi düşünmediniz. Bu da olabilir.
'İnsan Doğası Vahşidir' diye bir deyim var. Bence bu yeterli bir tanım değil. İki çeşit yapabiliriz bunu. İnsan doğası hem vahşi, hem de yardımseverdir. İnsanları sevmek gitgide zorlaşıyor. Etrafımızda tüm olan bitenler, uğradığımız haksızlıklar, ihanetlerden sonra insan sevgimizde azalmış olmuş olabilir.
Ama insan sevmek zorundadır. İnsanları sevemiyorsak yerine ne koyacağız? Eşya ve hayvanlar...
Çok açık değil mi? Evcil hayvanlar artık herkesin evinde var ve bu çook güzel bir şey. Çünkü bir canlıya zor şehir yaşamında hayatta kalabilmesi için yardım ediyoruz, hem de onun dostluğundan faydalanıyoruz. Ve eşyalar. Evet ne yazık ki insanlardan uzaklaştıkça, hayvan bakımını beceremeyeceğini düşünen insanların eşyalara bağlandığını düşünebiliriz.
Bunun da iki sebebi olabilir. Birincisi dışarıdaki hayat çok pahalılaştı ve dışarıdaki yaşamı evimize taşımak istiyor olabiliriz. Evimiz ne kadar şık, eğlenceli olursa o kadar çok içeride kalırız. Bu da bizi asosyalleştirir arkadaşlar.
İtalya, Japonya gibi ülkelerde evler küçücüktür ve çok az eşya vardır. Bunun sebebi ise insanların evlerini yalnızca uyumak için kullanıyor olmalarıdır. Geri kalan zamanlarda mutlaka dışarı çıkıp sosyalleşirler. Bizde ise dışarıda en kötü öğün 20 tlden başlıyor. Oturup bir iki kadeh bir şey içmekse tam bir lüks oldu. Zaten maaşlarımızın azlığı yüzünden ay sonunu zor getiriyoruz, hiçbir zevkimiz olmadan hayatımızı dümdüz yaşıyoruz.
Şimdi olay neye döndü? Tam olarak bizi tarif edeceğim. Alışveriş yapmadan mutlu olamayan, genellikle alkol ve türevi maddelerle yaşayan, aşırı yağlı - şekerli sağlıksız beslenen, yozlaşmış ilişkiler yaşayan, ilişkide karşısındakini mutlu etmek yerine eziyet eden, az kazanmasına rağmen çok harcayan, hiç birikim yapamayan, sürekli bir şeyler isteyen, isteklerine ulaşamadıkça depresyona giren, sürekli manik- depresif döngü içinde yaşayan, işten eve evden işe gidip maaşını saçma sapan harcamalarla tüketen- daha doğrusu zamanını ve hayatını tüketen, evinde kullanmadığı tonla eşyası olan, giymediği onlarca kıyafeti olan, yolda dilenci görünce kaçan- hatta ona kızan, bir yardım kampanyası gördüğünde bunu paylaşan- ama bağış yapmayan, ne istediğinden emin olamayan insanlarız.
Tek bir şeyi kaybettik aslında. Sevgiyi. Tek bir kayıp. Dört kelime. Bakın bizi neye çevirdi? Kötücül bir doğanın içine düştük ve birbirimize eziyet ediyoruz. Kötü insanların bize bulaştırdığı hastalığa bakar mısınız? Bitkisel hayat gibi.
E peki nasıl kurtulacağız? basit basit çözümlerle gerçekten üstümüzdeki tozları silip özümüzü görebiliriz. Evet sevgiyi kolay kolay geri kazanamayız, ancak ona gidiş yoluna yaklaşabiliriz ve hayatımızın gerçekten bir anlam ifade ettiğini hissedebiliriz yeniden.
Bu noktada minimalizm devreye girer. Gerçekten insanlığa çok uygun bir felsefedir ve tasarruf etmenize de yarar.
Tüketim toplumunda yaşıyoruz. Peki nedir bu tüketim toplumu? Üretmiyoruz arkadaşlar. Ülkede üretim çok az ancak ithal ürünlerle ve sürekli bir alma içgüdüsüyle hareket ediyoruz.
Hepimizin içinde bir boşluk var. Sanki hayatın anlamını kaybetmiş gibi hissediyorsunuz dimi? Sanki bir noktada ipin ucunu kaçırdık, geri dönüş yolunu bulmaya çalışıyoruz. Kaybolduk.
Binaların, eşyaların insan kalabalığının içinde adeta kaybolduk. İsteklerimizin ucu bucağı yok ve isteklerimize ulaşsak bile yetinmiyor, hep daha fazlasını istiyoruz.
Bu çantayı da alırsam mutlu olurum, burnumu yaptırırsam çok daha güzel görünürüm, daha güzel görünürsem belki hoşlandığım çocuk da benden hoşlanır... Vesaire vesaire.
Öncelikle bilmek gerekir ki, sevgi para ile satın alınamaz. TLC'de yayınlanan 300 kiloluk insanlarla ilgili bir belgesel var, izlemişsinizdir. Gerçekten aşırı kilolarına ve kendilerine dahi bakamamalarına rağmen hepsinin mutlaka bir destekçisi var. Bazıları evli, sevgilisi var ve biz 50 kilo olmadan sevilmeyi hak etmeyeceğimizi düşünüyoruz hala.
Dünyanın bir yerinde sizi sevecek biri mutlaka var✌ Nasıl göründüğünüzle ilgilenmeyen, inişli çıkışlı ruh halinizle, olduğunuz gibi, pijamalarınızla, sabah ilk uyandığınız halinizle sizi sevecek biri var. Belki onunla zaten tanıştınız ama bir şans vermeyi düşünmediniz. Bu da olabilir.
'İnsan Doğası Vahşidir' diye bir deyim var. Bence bu yeterli bir tanım değil. İki çeşit yapabiliriz bunu. İnsan doğası hem vahşi, hem de yardımseverdir. İnsanları sevmek gitgide zorlaşıyor. Etrafımızda tüm olan bitenler, uğradığımız haksızlıklar, ihanetlerden sonra insan sevgimizde azalmış olmuş olabilir.
Ama insan sevmek zorundadır. İnsanları sevemiyorsak yerine ne koyacağız? Eşya ve hayvanlar...
Çok açık değil mi? Evcil hayvanlar artık herkesin evinde var ve bu çook güzel bir şey. Çünkü bir canlıya zor şehir yaşamında hayatta kalabilmesi için yardım ediyoruz, hem de onun dostluğundan faydalanıyoruz. Ve eşyalar. Evet ne yazık ki insanlardan uzaklaştıkça, hayvan bakımını beceremeyeceğini düşünen insanların eşyalara bağlandığını düşünebiliriz.
Bunun da iki sebebi olabilir. Birincisi dışarıdaki hayat çok pahalılaştı ve dışarıdaki yaşamı evimize taşımak istiyor olabiliriz. Evimiz ne kadar şık, eğlenceli olursa o kadar çok içeride kalırız. Bu da bizi asosyalleştirir arkadaşlar.
İtalya, Japonya gibi ülkelerde evler küçücüktür ve çok az eşya vardır. Bunun sebebi ise insanların evlerini yalnızca uyumak için kullanıyor olmalarıdır. Geri kalan zamanlarda mutlaka dışarı çıkıp sosyalleşirler. Bizde ise dışarıda en kötü öğün 20 tlden başlıyor. Oturup bir iki kadeh bir şey içmekse tam bir lüks oldu. Zaten maaşlarımızın azlığı yüzünden ay sonunu zor getiriyoruz, hiçbir zevkimiz olmadan hayatımızı dümdüz yaşıyoruz.
Şimdi olay neye döndü? Tam olarak bizi tarif edeceğim. Alışveriş yapmadan mutlu olamayan, genellikle alkol ve türevi maddelerle yaşayan, aşırı yağlı - şekerli sağlıksız beslenen, yozlaşmış ilişkiler yaşayan, ilişkide karşısındakini mutlu etmek yerine eziyet eden, az kazanmasına rağmen çok harcayan, hiç birikim yapamayan, sürekli bir şeyler isteyen, isteklerine ulaşamadıkça depresyona giren, sürekli manik- depresif döngü içinde yaşayan, işten eve evden işe gidip maaşını saçma sapan harcamalarla tüketen- daha doğrusu zamanını ve hayatını tüketen, evinde kullanmadığı tonla eşyası olan, giymediği onlarca kıyafeti olan, yolda dilenci görünce kaçan- hatta ona kızan, bir yardım kampanyası gördüğünde bunu paylaşan- ama bağış yapmayan, ne istediğinden emin olamayan insanlarız.
Tek bir şeyi kaybettik aslında. Sevgiyi. Tek bir kayıp. Dört kelime. Bakın bizi neye çevirdi? Kötücül bir doğanın içine düştük ve birbirimize eziyet ediyoruz. Kötü insanların bize bulaştırdığı hastalığa bakar mısınız? Bitkisel hayat gibi.
E peki nasıl kurtulacağız? basit basit çözümlerle gerçekten üstümüzdeki tozları silip özümüzü görebiliriz. Evet sevgiyi kolay kolay geri kazanamayız, ancak ona gidiş yoluna yaklaşabiliriz ve hayatımızın gerçekten bir anlam ifade ettiğini hissedebiliriz yeniden.
Bu noktada minimalizm devreye girer. Gerçekten insanlığa çok uygun bir felsefedir ve tasarruf etmenize de yarar.
1. Fazla Eşyaları At / Bağışla / Dönüştür / Sat
Biliyorum biraz zor. Eşyalarınızı seviyorsunuz. Ama onlar sizin yaşam alanınızdan yiyor. Evinizin karmaşası kafanızda da karmaşa oluşturuyor. Önce bir satmayı deneriz. Letgo, Sahibinden, Dolap gibi uygulamalar bunun için çok elverişli arkadaşlar.
Diyelim ki satılamayacak durumda. Olabilir. Bu durumda bağışlamak sizi o kadar mutlu edecek ki inanın. Hiç kullanmadığınız eşyanız, bir başkasının aradığı, ihtiyacı olduğu bir şey olabilir. Bu noktada ise size İhtiyaç Haritası'nı öneriyorum. İhtiyaç Haritasını nasıl kullanacağınızı da bu yazımda anlattım : Elden çıkardıklarınız bir başkasına umut olabilir. İhtiyaç haritası dışında, ben elden de vermek istiyorum diyorsanız, Facebook'ta Atmaver adında bir grup var. İnanın öğrenciler ya da durumu olmayan insanlar için harika bir platform.
Birine yardım ettiğiniz ilk anda kalbinizde bir tohum yeşerecek. Güneş o gün size daha bir parlak gelecek. Çünkü iyi bir insan olduğunuzu yeniden hatırlayacaksınız.
2. Evini Basitleştir
Sevdiğiniz bir tane obje kalabilir😎 Hahahah insafsızca mı oldu acaba. Arkadaşlar anı olsun diye sağdan soldan sürekli biblolar vesaire toplamak sürekli flashback yapmanıza, geçmişe dönmenize yarar sadece. Hem de gittiğiniz o güzel yerin yöresel bir yemeğini yiyip o anın keyfini çıkarmak varken biblolara para harcamayın. İlla anı istiyorsanız fotoğraf çektirin ve güzel bir albüm oluşturun. Evde onun dışında sürekli partiler vermiyorsanız 20 kişilik yemek takımına ihtiyacınız yok. Kendinize biraz yer açın. Eğer tek yaşıyorsanız 6 kişilik bir koltuk takımına ihtiyacınız yok. 3+1 evde oturmaya ihtiyacınız yok, çünkü o boş odayı doldurmak isteyeceksiniz. Dolduracak bir insan bulamayınca da eşyaları yığacaksınız o boş odanıza. Yapmayın küçük evde yaşayın. Hem kiranız da azalacak bu şekilde.
Düşünsenize bi, minimalist evinizde, sadece bir tane üçlü koltuk (uzanmak için :)) birkaç minder, bir tane halı. Bir tane süs bitkisi ya da heykel. Salonunuzda pilates yapabileceğiniz bolca boş alan. Odanızda sadece bir yatak ve gömme dolap. Mutfağınızda sadece küçük bir masa ve iki sandalye. İkişer adet tabak, çatal, bardak. Yetmez mi? Çok daha ferahlayacağınızın garantisini veriyorum. Ben denedim çünkü.
3. Sana Değer Veren Birini Sev /Ona Eziyet Etme
Ne güzel dimi? Küçücük evinizde birlikte vakit geçirdiğinizi düşünsenize bi. Azar azar sağlıklı beslendiğinizi, kitap okuma saatlerinizi, yalın ve en doğal halinizle birbirinizi tanıyıp sevdiğinizi. Benim de en çok ihtiyacım olan şey bu herhalde hayatta. Bunun için dua ediyorum, doğal, öz bir sevgi için.
4. Lütfen Az Ye
Vücudunun fazlasına gerçekten ihtiyacı yok. Yavaş yersen, uzun uzun çiğnersen, daha küçük porsiyonları tabağına alırsan inan bu kötü alışkanlığından kurtulacaksın. Sağlığın için bunu yap. Başka insanlar için bunu yap. Afrikadaki aç çocuklar için, sokakta yemek bulamayan insanlar için bunu yap. Mideni boşuna genişletme. Bir tabak yemek için Allah'a şükür et, doğaya teşekkür et sana bu nimetleri verdiğin için. Bir gün daha yaşadığın ve hayatını değerli kılabildiğin için mutlu ol. Güneşi görebildiğin için sevin. Sağlıklı olduğuna ve aldığın her nefese şükür et. Sağlığının kıymetini anlamak için elinden gitmesini bekleme. İnan devleşmiş nefsini dizginlediğin anda mutluluk seni bulacak.
5. İhtiyacın Kadar Al
Yiyecek konusunda günlük almak iyidir ancak tasarruf yapıp buzluğa ucuzken bir şeyleri koymak da minimalizme aykırı değil. Bu bir tasarruftur. Yapabileceğiniz kadar tasarruf yapın, para biriktirin ve biriktirdiğiniz paralarla butik bir avrupa şehrini ziyaret edin😋 Gerçekten imkansız değil. Saçma sapan harcamalarınızdan kurtulduğunuz anda, küçük bir eve geçtiğinizde nasıl tasarruf ettiğinize şaşıracaksınız. Hem de çabalayarak elde ettiğiniz tatil size o kadar keyifli gelecek ki. Güzel anılar biriktirmiş olacaksınız.
Minimalizm ile ilgili sürekli bu tarz yazılar paylaşacağım arkadaşlar. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin... Okuduğunuz için teşekkürler, sevgilerimle💓💓👄
Merhabalar,
YanıtlaSilSadelik üzerine kaleme aldığınız yazınız için çok teşekkür ederim. Yaklaşık 2 buçuk senedir ben de sade yaşam, minimalizm ve atıklarımızı azaltma konusunda araştırmalar yapıyorum ve bu konuda yapılan çalışmaları hem bütçemiz hem de doğamız için oldukça faydalı buluyorum. Günümüzde hızlı tüketim arttı ancak bu durum insanların fazla eşya ve fazla kıyafet içinde boğulmasına yol açtı. Yapılan alışverişler kısa süreli mutluluk sağlasa da esas mutluluğun insanın içinde olduğuna inanıyorum ve insan yalnızca tüketerek mutlu olamaz. Gerçek mutluluğu ancak üreterek, yeni şeyler keşfederek, kendimize yatırım yaparak yakalayabiliriz. Bu açıdan ben de ‘’Az, çoktur’’ ilkesini benimseyenlerdenim ve sadeliğin hem iç huzuru hem de verimli bir yaşamı sağladığına inanıyorum. İzninizle ben de bu konu üzerine yazdığım bir yazımı sizinle paylaşmayı çok isterim: https://www.tarz2.com/fazlaliklar-sizi-tuketmesin
Keyifli okumalar diliyorum,
sağlıcakla kalın.
www.ebrubektasoglu.com
Yazınızı çok severek okudum. Çok kapsamlı ve güzeldi. İnsanları bilgilendirip yardım ettiğiniz için çok teşekkürler, sitenizi herkese tavsiye ederim.
Sil